çizgi

avuç içinin güneşte yanması zordur. sanırım bu yüzden avuçların ve kol içlerin güneşe dönük yattığında, avuç içinin ısındığını pek farketmez insan.


ısınmış taş duvarların arasında, her dönülen köşeden sonra onunla karşılaşacakmış gibi olmak, çoğunlukla başa geçmiş öğle güneşinden ve akıldaki aydınlıkta asla aydınlanmayan "onun yüzü"nden ileri gelir.


buranın soğuğunda oranın (bu zamanda sahip olmadığı) sıcağını, buranın kavrukluğunda oranın imbatını düşünmek, bir tutsaklığa dönüştürdüğümüz buradaki yaşantımızdan ileri gelir.


uzaktaki akdenizli kadınlar şarkı söylesin ben burada mutlu olayım.
ağzımın kenarları gülümsemeye doğru,kulağımın içinden yukarı.