yakın zamanda satılacak okullar, hastaneler...

Geçen yıl yapılan bir değişiklikle, Maliye bakanlığına bir yetki verildi. Yetki ona kamu arazileri üzerinde imar değişikliği yapabilme gücü veriyor. 
resmi gazetenin 17 Ağustos 2011 tarihli sayısında bu değişiklikler yayınlandı. 


İşte burada
Madde 40.


Şimdi, "e ne var canım bunda" diyenler çıkabilir. 


Ama dikkat edin ne diyor : "Hazinenin özel mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazları geliştirmek, değerlendirmek, kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazları satın almak, trampa etmek, kamulaştırma ve toplulaştırma yapmak."


Hastaneler, okullar, devlet kurumlarına ait binalar, bu ve benzeri yapılara ait, açık alanlar, araziler...
Kişilerin mülkleri...


Bunun nasıl bir ticari alan olduğuna dair güzel bir değerlendirmeyi burada bulabilirsiniz. Orası tabi ki bir emlak haberleri sitesi. 


Orda da belirtildiği gibi "Maliye Bakanlığı, Hazine arazilerini imar planı yaptırarak, otel, iş merkezi veya toplu konut alanı olarak satmaya hazırlanıyor."


Haber değişikliğin yapıldığı yıla 2011 yılına ait. Peki başlayan süreç nasıl devam ediyor?
Beni tüm bunları araştırmaya kışkırtan zaten yakın zamanda olup bitmiş bir olay. Belki hatırlayanlar olacaktır. Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı'nın biraraya geldikleri bir toplantıda,  yedi adet askeri okulun hazineye aktarılmasına dair bir protokol imzalandı. 
Haberi kaçıranlar buradan okuyabilirler, başka haber kaynaklarından da kontrol edebilirler.


Şimdi tüm bunları şehir içindeki devlet okullarının şehir dışı kampüslere taşınacağına, yanlarına da AVM yapılacağına dair açıklamalar ve kültür bakanının 2009 yılında boğaz kıyısındaki tüm okulların otel ya da müze olması gerektiği yönündeki açıklamalarıyla beraber düşünelim. 
Böyle bakınca yakın zamanda büyük ihtimalle önce İstanbul'dan başlamak üzere, kent merkezindeki ticari anlamda oldukça kıymetli kamu yapılarının kullanım dönüşümü geçireceği görülüyor. 


Bunda arızalı bir şey gördüğüm düşünülmesin. 


Kent merkezinin gerçireceği herhangi bir dönüşüm aslında gerçekleştiği zamanın, sosyo ekonomik bağlamında her anlamda çok normal. İtiraz ettiğim nokta şu: 


Maliye bakanlığına bu yetki verilirken, yerel yönetimlerin yetkilerinin by-pass edilmesi. 
Yukarıda verdiğim bağlantılarda eğer maliye bakanlığının talebi belediye tarafından üç ay içinde kabul edilip plan değişikliklerine işlenmezse, maliye bakanlığı bu değişikliği belediyenin onayı olmadan milli emlağın yetkilerini kullanarak gerçekleştirebilecek.


Yerinden yönetimden, demokrasinin tecellisinden bahsedilerek meşrulaştırılan bir siyasetin merkezi yönetime böylesi bir üst yetki vermesi, kentleri, yaşayanlarının doğrudan oyları ile belirlenmiş belediyelerin yetkilerini kullanamayacakları ilişkiler üzerinden biçimlendirmeye çalışmaları çok büyük bir çelişki değil mi?


Cevap: Evet öyle.


Ama bu bana garip geliyor mu?


Cevap: Hayır, çünkü tüm bu yapılanların temelinde zaten tutarlılık, adalet ve demokrasi arayışı olmadığını biliyorum.


Kentlilerin yerel yönetimlerce kentlerine dair tasavvurda bulunmalarının kanunla aşılmasının yanında bir başka arızalı durum da, tarihsel öneme sahip belli yapıların, ya da eğitim, sağlık hizmeti vb. gibi belirli geleneklerin devamlılığının simgesi olmuş yapıların ticari kullanımlarla dönüştürülerek bu belleklerinden kopartılması. 


Yıl 1988, haziran ayının 3. günü. Cumhuriyet gazetesinin 1. sayfa haberi:
"Taşkışla'mn okul olarak son günlerinı yaşadığı bugünlerde ITÜ öğrencileri duzenlediklen bır gösteriyle 'Taşkışla otel olamaz" dedıler. Yüzlerce öğrencının öğretım üyelen ile birlikte ızledıklen göstende ünıversıte öğrencılennden kurulu amatör grup sundukları tiyatro oyunuyla Taşkışla'mn otel oluşunu protesto ederken, Prof Dr Nezıhi Eldem öğrencilennın arasında ellerinı yüzune kapayarak hüngür hüngür ağladı. Dün Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin gösterisi sırasında görüşlerini açıklayan öğretim üyeleri..."


Başka bir iktidar dönemi, başka bir belediye başkanlığı zamanı, benzer bir olay...


Yakın zamanda MSGSÜ'nün güçlendirme çalışmaları dolayısıyla bir şantiyeye dönmesiyle, belki de yukarı da bahsettiklerimin tetiklediği tüm hislerle, insanlar sormaya başladılar: Acaba MSGSÜ Otel mi olacak? Kültür bakanı (en azından arazisi anlamında) meclis-i mebusan ve güzel sanatlar fakültesi olarak görev yapmış bu binanın kesinlikle dönüştürülmeyeceğini dolandıra dolandıra anlattı. Malesef o lafı dolandırdıkça Bodrum yakınlarında doldurulan sit alanlarının kesin korunacağını, allinio'nin asla sular altında kalmayacağını söylemesi aklıma geldi.


Göreceğiz.


Binaların korunmasının bir fetiş haline getirilmesine karşıyım. 
Kamu yapılarının kamuya doğrudan yansıyacak kazanç yaratılarak dönüştürülmesine karşı değilim. 


Ancak ekonomiyi canlı tutan en önemli güç inşaat sektörü, otel ve alışveriş merkezi yatırımlarını ayakta tutmak için her şeyin, yatırımcının ve siyasetçinin kazancı gözetilerek dönüştürülmesine hele de bunun yerel yönetimin elini ayağını kesip, merkezden gerçekleştirilmesine karşıyım. 


Ha, benim karşı oluşumun bir şeye faydası var mı? Ya da senin karşı oluşunun bir şeye faydası var mı? 
Yok.


O da bizim ileri demokrasi kültürümüzün sağladığı harika bir durum.