anı

AKM neden yıkılmasın?
Yıkılmasını isteyenler, nedenlerini bir bir sıralıyorlar. Ustaca, söylemlerini kolay tüketilebilir vaadler ile süslüyorlar.
Daha büyüğü, daha moderni, bugünün koşulları ile, bugünün İstanbul’una yakışacak yeni bir kültür merkezi. E harika!

Yıkılmasını istemeyenler de kentsel kültürel belleğin sürdürülebilmesi üzerinden kurguluyorlar söylemlerini. Kimse anlamıyor. Bir dönemin simgesi, bir kültürel miras. Kimse bunlarla ilgilenmiyor.

Bir binayı simgeleştirmek.
Bir simgeyi binalaştırmak.

AKM’ye karşı olan yıkıcı tavır da, onu savunan korumacı tavır da aslında temelde bu iki durum üzerinden kendini konumlandırıyor. Sorun, mimarinin düzleminden ideolojiler düzlemine kayınca iş çığırından çıkıyor. O zaman korumacı tavır da yıkıcı tavır da tutuculaşıyor. Tartışmanın ekseni kayıyor.
İdeolojiler, düşünsel boyutlarını kişide derinleştirmediklerinde ya da geniş gruplar tarafından hemen kabul görmediklerinde, bir sağlamlaştırıcı ve imge yayıcı olarak mimariyi çokça kullanırlar.
Bir “varım” deme aracı olarak, mimarlık.

Farklı ideolojileri din dışı, ya da dini ayrımı yapmadan dikkatle incelediğimizde, zamanın çeşitli anlarında mimarlığı ve hatta çapı genişletirsek tasarımı nasıl kullandıklarını görebiliriz.
Bu etkileşim yöntemleri ile, insan yarattığı kendi binalarına, anlamlarını kendinin verdiği yaratımlarına, onlar insandan bağımsız bir sürecin parçaları imiş gibi özel anlamlar yükleyerek bakmaya başlar. Binalar, insanların yaratısı olmaktan çıkıp, simgeleşirler ve kendilerine ait, tüm bu süreçten bağımsız bir özleri varmış gibi ilgi görmeye başlarlar. Camiler, dönemsel önemli kültür yapıları, devlet binaları, grup evleri... İşte o zaman, camiyi yıkmak günah, AKM yi yıkmak da karşı devrimcilik olarak algılanır. İnsanın kendi ürettiği şeylerle kendini yeniden-sürekli-adlandırması.


















Mevcut düzen=simgelerin çatışması

Bu denklemde, yapılar tabi ki büyük önem kazanıyor. Tartışmalar, uyutma politikaları ve dönüştürme projeleri... Akademisyenler, mal sahibi, yüklenici, çalışanlar ve o çevrede yaşayanlar... Birbirlerinin içine geçmiş bu neredeyse kemikleşmiş sistemin farkında olup, koruma ve dönüştürme tavrını ona göre ortaya koymakta fayda var. Aksi taktirde tavır, taksim meydanına cami istemindeki tutuculutan farklılaşmayacak.

Durum net bir biçimde ortaya konmalı, tek bir bina üzerinden değil, genel tavırlar üzerinden yıkmama söylemi geliştirilebilmeli.

Son: Park otel, süzer plaza vs vs. bunlar yıkılamıyorken, bazı şeylerin nasıl bu kadar kolay yıkılabilir olduğu, ilişkiler, sistem ortaya konulabilmeli ve bu açılardan durum irdelenmeli.

Yoksa, AKM neden yıkılmasın ki?