ikiz, üçüz, beşiz... çokuz




Sanat ortamları ( partiler, sunuşlar, toplantılar vs. ) nerde olurlarsa olsunlar, uluslararası bir benzerlik gösteriyorlar (mekansal, insansal, kurgusal). Bu iç ürperten biçimsel benzeşme, akla bin tane soruyu getiriyor.

Bu durumda sanat nerede, sanat neden besleniyor ya da neyi besliyor, semirtiyor ve yiyor. (Hansel ve Gratel'deki kötü cadı)

Tipler, sesler, renkler, işler benzerken, sanat dediğimiz şey ne oluyor?

Ordan oraya pazarlanan birşey olduğu için mi bu benzerlik, yoksa içinden çıktıkları ortamlar o kadar benzer ki eserler, sunuş biçimleri, ortamlar da mı benzeşiyor?

Yoksa zaman bu ve sanat zamanın damarlarından! mı besleniyor?

Daha da inceltilebilir bu laflar.

Ama yine de benziyor işte.

Herşey heryerde aynı.