Daha önce bazı yazılarımda (naikolotojinomilokizm ) bahsettiğim gibi “yeni-gelenekselcilik” geldi, şimdi, burda. Ama hala adı konulmamış gibi görünüyor.
Herkes sessiz; tartışma başlamış değil. Belki Türk kültürüne ait olduğuna karar verilen bazı biçimsel unsurlarla tasarlanan bu binalar, içindeki bu atfedilmiş köken nedeniyle henüz tepki doğurmuyorlar.
Herkesin mimarlığı tartışmasını zaten beklemiyorum. “İşveren-izin veren-tasarlayan-inşaa eden” arasındaki ilişkilerin bu halde yürüdüğü bir yerde, mimarlığın konusu olanların bu konuya kayıtsız kalmaları, bence gayet normal.
Birileri geliyor, bazı mimari elemanları seçip bunlarla tarihsel göndermeler yaptıklarını iddaa ettikleri bir mimarlık kurgulayıp, hem geçmişi, hem bugünü, hem de yarını “eğiyorlar”. Bu "eğme", aslında sonsuz ihtimaller içinde seçilebilecek yollardan biri. Herhangi bir diğer yol kadar haklı ve var olma hakkına sahip. Ama tartışılmalı ve konuşulmalı.
Yeni açılımlara, bambaşka yaratıcılıklara açılacak bir kapı olabilecek imkanların ortasında, kendini "yeniden oluşturulmuş tarihsel referanslar"a tutsak etmek niye?
Gücü elinde tutan( olumlu ve olumsuz her türlü çağrışımı ile ) , kendi mimarlığını, kendi yaşayışını, kendi dilini de bugüne yerleştiriyor, hakim kılıyor. Bu da aslında çok doğal. Düşünsel ve ideolojik bağlamda, İstanbul Taksim AKM’yi hangi görüş ne amaçla yaptırdıysa, Ankara AKM’nin yeni yüzünü kurgulayanlar da kendi görüş ve amaçları doğrultusunda bu mimarlığı talep ediyor ve uygulatıyorlar. Her ikisi de haklı ve güç ellerinde olduğu sürece her istediklerini yapmakta eşit hakka sahipler. Esas, tartışılması gereken, bu iki ayrı görüşün ( ve onların üstünden tüm farklı diğer görüşlerin ) karşı karşıya geldikleri bu zaman aralığında şimdi ve gelecek için ne ifade ettikleri, şimdiyi ve geleceği nasıl eğdikleri. Bu karşılaşma ve etkileşim süresince konuşulacak ve üretilecek olanlar, o görüşlerin, bu zamana ve bu zamanın vaad ettiklerine ne kadar karışabileceğini belirleyecek.
Herşey ortada aslında.
Kral çıplak diye bas bas bağırmanın çoktan zamanı geldi.
Ama bağırırken kralı göstermekten yerine bağıranların kendilerine bakıp neden kralı çıplak ya da giyinik gördüklerini anlamaları gerekiyor.