Abi kaç aldın sınavdan?


- Abi kaç aldın sınavdan?

- 90

- Oha, hani kötü geçmişti?!

- Kötü geçti oğlum. Ama 4. soruda hoca gidiş yoluma puan vermiş. Sonucu bulamamıştım aslında...

- Hadi ya, ben sonucu bulamayınca komple sildim cevabımı.

- Salak mısın len? O kadar uğraşıyosun, bırak kalsın orda öyle...

- Ama sonra hoca "çok saçmalamışsınız" diyor biliyorsun.

Genel kanının aksine gidiş yoluna puan verilen sınavların en babasıdır hayat. Sınav, tek sorudur ve cevapsızdır. Ancak bir cevabı varmış yanılgısını yaratır. Soruyu anlamadan bir cevap vermeniz beklenir. Üstelik, kağıdı da bir bilene değil size okuturlar, sınav bitmeden hemen önce. Ama cevaplarını değerlendirmekten acizdir insan çoğu zaman.

Cevapsız bir sorunun tek değerlendirmesi gidiş yolundan olabilir, ki hayat söz konusu olduğunda bu bile gereksizdir zaten. Eğer kesin bir cevap yoksa, herşey cevap olabilir. Cevabın varlığı veya cevabın varlığının ihtimali gidiş yolunun olasılıklarını sınırlandırır. Ama cevapsızlık, gidiş yolunun alınan her kararda kırılıp, sonsuz olasılıkta yönlere sapmasına sebep olur. Buzdan ince bir yüzeyin, en ufak bir darbede bir noktadan çatlamaya başlaması ve bu çatlağın darbeyi yapan gücün kontrolünün dışında dallanıp budaklanması gibi... Her gün, her dakika, her saniye, her an... Adımını 3 cm sola atıyor olman, o an popunu değil de kafanı kaşıman, otobüste şıkır şıkır giyinmiş altın gününe giden teyzenin değil de uzun saçlı çoçuğun yanına oturman, öğle yemeğinde şambali tatlısını değil de baklavayı tercih etmen veya şu an babanla konuşmak yerine bu yazıyı okuman bile hayatın yüzeyini ince ince kırıyor sen farkına varmadan. Gidiş yolunun limiti sonsuza giderken, hayatın yüzey alanı çatlakları da sonsuza gidiyor. Fraktal fraktal kırılıyor zaman... Ama sen tek bir cevap araman gerektiğini düşündüğün için, herkesin bildiği ve kitaplarda anlatılan çözüm yoluna takılıp kaldığın için, ayrıca yolun olmayışını yolun sonsuzluğu ile değil yokluğu ile özdeşleştirdiğin için soruyu çözemediğin her an zamanın kırıklarıyla içini kanatıyorsun malesef.

- Evet çocuklar, şimdi bu tür problemleri çözmek için şöyle bi formülümüz var...

- Hocam, bu neden öyle?

- Ya boşver nedenini...

İki nokta arasındaki en kısa yol bir doğrudur. Koordinatlari belirli noktalar için, evet. Peki üstünde olduğumuz noktanın koordinati belirsizken (tamam, biz bildiğimizi sanalım) ve diğer noktanın varlığı bile şüpheliyken (tamam, biz var sanalım) belirli bir doğru veya yol çizmenin imkansızlığını göremiyor muyuz? Bir noktadan sonsuz doğru geçebiliyor oysa ki... İnatla bir varış noktası ve ona giden en kısa yolu arayış neden? Yolun bütününün bir cevap olabileceği ve sonsuz seçenekli bir yolda ilerliyor olabileceğimiz gerçeği korkutucu mu bu kadar?

Sabahları belediye otobüsüne binme hissini veriyor bazen hayat, sıkışık, havasız ve bulantılı. Herkes aynı yere ulaşmak için aynı çelik yığının içine doluşmuş. Sıkış tepiş bedenler... Bir başkasının akciğerinden 3 saniye önce çıkan hava senin bedenine giriyor şimdi burun deliklerinden. Yandaki adamın sabah karısına ettiği ağız dolusu küfür havasını az önce alveollerine hapsettin sen. Koca popolu teyzenin uzun öksürüğü eline yapıştı. Yanında dikilen adamın ter kokusu saçlarında geziyor. Bazen yer oluyor, oturuyorsun. Mutlu oluyorsun. Bazı zamanlar buğu yapıyor hayat, camdan bakınca gölgelerden başka bir şey göremiyorsun. Ama tesadüfen yanında oturan kişinin camdaki buğuyu eliyle sildiği oluyor. Dalga dalga oluyor cam, ama görüntü biraz netleşiyor. Mutlu oluyorsun.

Herkes o yere varmak için başkalarının tasarladığı yollarda giden, başkalarının numaralandırıp yola koyduğu o otobüste gidiyor senin yaptığın gibi. Yürüsen de olur ama geç kalırsın. Bisiklete bineyim desen doğru düzgün yol yok, karşıdan gelen arabadan kaçmak için gidonu kırıverirsin, kaldırıma çakılırsın. Arabaya bineyim, taksiye bineyim desen benzini dert, kullanması dert, masrafı dert... En iyisi şu otobüse bineyim dersin. Nasılsa öyle ya da böyle varıyor o yere. Hem bazen oturabiliyorsun ya da elinin tersiyle camı silen, hayatında ilk kez ve belki de son kez gördüğün adamlara denk gelebiliyorsun. Ama her sabah aynı sıkıntı, aynı sıkışıklık, aynı bulantı...

Otobüse binmeyim, başka yollar bulayım diyorsun. Ama zaten bulduğun yollar başkaları tarafından önceden yapılmış yollar oluyor hep. Yollarda trafik işaretleri görüyorsun:


Hız limiti 50 km/saat, dikkat et ceza yersin!


Sollama yapma, aman diim yamulursun!


Kırmızıda dur, sarıda hazırlan, yeşilde geç geçebilirsen!


Kaygan yol, aman ayağını kaydırırlar!


Vitesi küçült, hırs yapma!




Başkalarının çizdiği ulaşım planlarında, başkalarının koyduğu kurallarda, başkalarının yasakları ve izinleriyle gittiğin ya da gittiğini sandığın bir yol hayat çoğu zaman.

Kendi yolunu çizsen, eşeğine ters binsen ya da kaykay yapsan, belki herkesin varmak için kastığı o belirsiz noktaya yine ulaşamazsın, ama gidiş yolundan puan alırsın kesin. Notunu da kendin verirsin üstelik...

- Hocam, gidiş yoluna puan verseydiniz bari be?!