kaynaşık yaşamlar




Kaynaşık, beraber, yan yana yaşantılar = seçilmiş yaşantılar.

Beraber yaşama, ortak kültür, mozaik, alaşım vs vs.

Hepsi tanımlayanları ile anlaşır hale gelen tanımlar. Tanımları karşılaştırdıkça, benzer düzeyde ortak yaşama tanımlarının birbirlerini nasıl dışladıklarını görmek olası.

Stavro Bey’in Boyacıköy’deki evi. Büyük bahçenin içindeki iri kitleli bina, kendini uzaktan, yanından; her yerden belli ediyor. Büyük pencerelerinin gerisindeki giyotin perdeler, eskimiş bir hala kullanırlılık halini düşündürtüyor. Giriş kapısının tersinden yaklaştığım evin, giriş yönüne doğru gidiyorum. Giriş kapısı bugün dahi yaşanıldığını anlatıyor; boyası canlı ve gece bugüne ait bir aydınlatma ile aydınlanıyor. İnsan girişin canlılığını görünce sanki binanın geri kalanının özellikle mevcut haliyle bırakıldığı hissine kapılıyor.

Belki öyle belki değil.

Bilmiyorum.

Stavronun, Mikail, Ahmet ve Garo ile birlikteki geçmişini geçmişi yapan İstanbul tarih yazını, parlak cümlelerle bezediği o zamanların anlatılarını bugüne capcanlı yazıyor. Kent içindeki öylesi hayatlar ise sahipleri kadar yaşlı güçsüz ve yok olmaya yüz tutmuş durumda.

Yazında seçilmiş canlılık.

Sürekli elektroşok.

İnsan düşünmeden edemiyor.

Geçmişi yaşatan geçmişin yaşanmışlıkları mı, yoksa bizim geleceği nasıl kurgulamak istediğimiz üzerinden şekillenen, geleceğe yönelik bağlantı kurgusu mu?

Ya da daha can alıcı olan diğer ihtimal; bugüne umutlanmak için, bugünü canlı kılacak bir geçmiş kurgusu mu?

Yaşantı, yaşamda kendi yanıtlarını gösteriyor; görmek isteyene.

Boyacıköy sırtlarında yürürken, ortasında kendi boyutlarına göre orantısız küçüklükte bir çeşmeyle tanımlı meydana denk geliyorum.

Yuvarlak, sessiz meydan oldukça geniş, çevresinde büyük evler var. Bilmediğim bir hikayenin sonucu oluşmuş bu meydandan yukarıya doğru aksı izleyerek yürüyorum. Bir başka çeşmeyle tanımlanmış, bu sefer çeşmesine küçük kalmış olan yeni bir meydana geldiğimde, artık Reşitpaşa’ya varmış oluyorum.

Burda Stavro Bey yok.

Ama Elazığ sofrası, Kahramanmaraş lahmacun, antep bakkalı....var.

Başka bir beraber yaşantı, başka bir yaşantı zenginliği kurgusu. Bir yazılmamış, gösterilmeyen, kayıtta sevilmeyen bir bugün. Eskiden mutlaka farklı ama, zengin bir birliktelik ya da yanyanalık.

İnsan düşünmeden edemiyor. Geçmişi yaşatan geçmişin yaşanmışlıkları mı, yoksa bizim geleceği nasıl kurgulamak istediğimiz üzerinden şekillenen, geleceğe yönelik bağlantı kurgusu mu?

Ya da daha can alıcı olan diğer ihtimal; bugüne umutlanmak için, bugünü canlı kılacak bir geçmiş kurgusu mu?

Kaynaşık, beraber, yan yana yaşantılar = seçilmiş yaşantılar.