bireyselalgılarımızınDj’liği

İstanbul-Beşiktaş Akaretler yokuşundan (Süleyman Seba caddesi) aşağıya doğru yürürken birşey dikkatimi çekti. Restore edilen Akaretlerin önünden geçerken duyduğum müzik sesi.

Smooth Jazz ve Soul müzik çalıyor, müzik belli bir binaya bağımlı olmaksızın devam ediyordu. Her binada başka bir hoparlör müziğin yol boyunca devamlılığını sağlıyordu.

Alışveriş merkezlerini hatırladım.

Neredeyse hiç farkedilmeyen, ancak dikkat edildiğinde ayırt edilebilecek yükseklikte, eyleme yumuşak bir altlık oluşturan akla, algıya yapışmayan alışveriş merkezi müzikleri...

Bu müzikler asla dinlenmez, ancak uğultuyla karışık bir şekilde sezilebilir. Kapalı mekanları çoğunlukta olan alışveriş merkezlerinde “çalan bir müzik var” demek absürdlüğü açık mekanları olan, ya da tamamiyle açık alanlardan oluşan alışveriş merkezlerinde daha da marjinalleşir...

İzmir.

Yaz.

Kavurucu 13:00 güneşi altında Forum Bornova Alışveriş Merkezi...

Ortalık tenha; çevrede dolaşanlar ya çok sessiz konuşuyorlar ya da ortamın sıcağının ağırlığı onları konuşmaktan bile alıkoyuyor. Tüm bu ağırlığa, kavrukluğa, tenhalığa çok zıt bir şekilde, alışveriş merkezinin hoparlörlerinden çılgınca hareketli latin müzik yükseliyor, müzik duvarlarda ve boş sokaklarda yankılanıyor.

Dans et! Dans et! Latino Time!

Akaretler, açık alışveriş merkezi olarak kurgulandığı için, şehre açılan, ya da şehirden kendisine açılan üç bağlantı noktasının arasında “alışveriş merkezi müziği” çalınması belki normal olabilir. Bu durumu ilginç kılan ise, kentin içinde onun yaşayışının sürekliliğinin eskiden bir parçası olan o yama alanın, artık o parçası olduğu şeyden mümkün olduğunca yabancılaşmaya çalışması ya da kendini komşu olduğu dokudan mümkün olduğunca koparmaya çalışması.

Bu çaba, Akaretler’in sınırlarında kendine göre“diğer” olan ile kurduğu ilişkiler gözlemlenerek ya da sadece kaldırımlara bile bakılarak anlaşılabilecek görünürlükte. Dokunsal, görsel ve kullanımsal net tanımlı çizgilerin yanında, işitsel olarak da ayrışma isteği kendini “başka birşey” olarak konumlandırma hevesinin açık bir göstergesi gibi.

Peki, sokakta müzik çalınması, yürürken dükkanlardan yükselen müzikler duymak yabancısı olduğumuz, yeni tanıştığımız, ya da alışveriş merkezleri ile ortaya çıkmış olan birşey mi?

Hayır.

En basit örnek: İstanbul, İstiklal caddesi.

Yakın geçmişte caddenin müzikleri adı altında albüm bile çıkmıştı. Sadece müzik marketlerden ya da kitapçılardan değil, giyim mağzalarından, kafelerden, sokaktaki müzisyenlerden ve lokantalardan sokağa yayılan müzikler.

Yürüyüş, alışveriş, yemek, aylaklık sıkça değişen, bazen susan, bazen coşan çeşitli müziklerin eşliğinde yaşanır.

Müdavimleri tarafından neredeyse “kusacak derecede” alışılmış müzikleri ve baskın işitsel tekrarları olduğu için İstiklal Caddesi örneğini verdim. ( ıslık kuş sesi ) Yoksa sadece İstiklal Caddesi değil, herhangi bir semtte, herhangi bir sokaktaki benzer amaçlı müzik de örnek olarak verilebilirdi.

Eklemekte fayda var, İstiklal Caddesi örneğinde olduğu gibi eşlikçi sesler sadece albümlerdeki “müzik” olmak durumda değil; sokaktaki seslerin uyumlu uyumsuz üstüste binişleri, tekrarlı tınılar, bağırışlar, konuşmalar...

AkaretlerForumBornovaİstiklalCaddesi

“Hayatın ritmi”, “hayatta bir müzik var” gibi klişe sözlerin, klişeleşmeden önce sahip oldukları kibar anlam çok da yavan olmasa gerek. Müziğin ruh halimizi değiştirebildiği hemen herkes için tadılmış bir deneyim olsa gerek. Naif bir deneyimin yanında onların derinden gelen bu gizli etkisi, koşullandırmalar olarak da işliyor olmalı.

Alışveriş yapma müziği, yemek yeme müziği, sevişme müziği...

AkaretlerForumBornovaİstiklalCaddesi için, çalan müzik ya da duyulan her ne varsa, deneyim mi zenginleştiriyor, koşullandırmaları mı keskinleştiriyor?

Daha kararsız olan, tesadüflere açık, düşük kontrol seviyeli, bulaşmaya olanak veren, farklılıkları bir arada taşıyabilen ya da en azından onları ezmeyen, sınırları belirsiz, heterojen alanlar, sanıyorum ki kentsel işitsel deneyim için en doğurgan olan yerler.

Sıcağın altında Cha Cha ya da pop alt yapısı üzerine, bağlamalı rapli bağırışmalar.

Gerisi bireysel algılarımızın Dj’liğine kalmış.