AssoS


durup sıkılıp, kendimi kovalarken kaçıp, vardığım yerde yine kendime rastlamak ne kadar da alışıldık ve rahatlatıcı; durup sıkılırken ki; kovalayıp kaçarken ki ruh halimin aksine.

anın karakteri, burnuma gelen taze kekik kokusuna kendimi kaptırıp, kokunun hangi yönden esen rüzgarla bana geldiğini anlamaya çalışarak aşağıya yürürken berraklaşıyor...

düşünce kanallarım gevşeyip açılıyor.

koklarken ki sessizlikte bulabildiğim tek şey, ağır ağır ama o garip gürültülü sessizlik içinde cüssesinin aksine çatır çutur otları ezerek ilerleyen bir kaplumbağa...

her anlamda kaplumbağ; yaşamı sırtında taşıyan.

akıldaki birikintiler bir anda, onun sarı bir papatyanın çiçeğini, zamanı yavaşlatan bir ağırlık ama dinamik bir çeviklikle tek seferde yemesi ile kayboluyor.

gerçeklik ne kadar da gerçeküstü.

herşey, işte öylesine...