Le Mort


birşeyler yaratma dürtüsü, yaşıyor olmanın bilinen sıradanlığı ve kendiliğindenliği ile, ölecek olma hissi arasından kaynıyor. her an bu duygunun içinden değil ama, birbirinin karşıt hali, diğeri olmayan, bir bütünlük tanımlayan bu ikililiğin tanımladığı bağlam içinden...
bu durumla yüzleşecek cesareti ya da duyusal (gizli ya da apaçık) uyanıklığı olanlar yaratıcı olanların şahsında bedenleniyor.
ya da: bedenlendikleri o şahısların oluşlarında bu durumla yüzleşecek cesarete ya da duyusal (gizli ya da apaçık) uyanıklığa sahip oluyorlar...

buradaki yüzleşme, bir güç gösterisi, bir başarı konusu, bir gurur malzemesi değil. çoğu zaman kaybolmuşluk, tedirginlik, pes etme ama bırakamama isteği ile sarılı. dahası bu hisler hep kendilerini önceleyen ya da takip eden coşku ve sevinç ile içiçe.

zor.

yaratıcının bu hali, onu ortalamalardan sıyırmadan uçlara doğru çekiyor.
ıssız bir adaya düşen insanın, karar anını her an yaşamak bu.
yaşama devam ama nasıl? buradan kurtulmaya çalışmalı ama nasıl?
her soru ve cevabı yaşamı ve ölümü içeriyor. bitkileri ye, zehirli öl, bitkileri ye zararsız yaşa; sal yap öl, sal yap yaşa...

aynı sorulara verilen farklı cevapların sonuçları arasındaki keskin fark...
belirsizliğin ihtimalleri...
ne kadar çok görebilirsen eylem kararı o kadar zorlaşıyor. yaratanlar, o görebilme içinden eyleme geçiyorlar.

ölüm her an.
her an ölmek.

ya da ölmek yerine yaşamak kelimesi de konulabilir.
aynılıklarına dair bir anlama geliştiğinde, anlamak içerisinden bir dinginlik oluştuğunda, çatışma bittiğinde eylemin niteliği neye dönüşür?

tıp ile ömür tahmin edilenden çok uzarsa neler olacağı, nelerin değişeceği merak uyandırıcı...