_deyken

istanbul izmir.
yine tren.
ikinci kez.
yine değişik.

yolların keyfi, mevsimlerde. mevsimler iyi ki hala değişiyor.
bayramın neşesi, taşrada.
her durak bir kutlama; her kutlamada trenin koridorunda çocuklar koşuşturuyor.
"yolu boşaltın"

bekleme anlarının garip sessizliği ile, trene binenlerin sessiz hareketliliği, yarı uyanıklıklar arasında eriyor. insan kendine, herkesle bir yere giderken yaklaşıyor; yolculuğun bireyselliğinde yalnızlaşmasına tezat...

ilk duraktan son durağa yolcu olmak, bilet kontrollerinde gizli bir makam tanımlıyor. müdavimlerin hak ettiği bir tanışıklıkta geçiyor kontrolör. bazen hatta alışma haliyle oralı bile olmuyor.

eşyanın kendinden değişik halleri. arabalar dağları seviyor, tren ovayı, dereleri, geçitleri...
bana hep tırmanılan dağları hatırlatan manisa, trenin altında ovalarda kayboluyor. denize onu dolduran unutkan nehirlerin izinden kıvrılarak gitmek, akıldaki hayale bir yoldan ulaşmaya çalışmak gibi. tüm ihtimal dahilindeki yönlerde sürekli bir çırpınış.

çırpınmak Ege'yle dolmaya engel değil. Ege hep bir kapı, içinden geçiliyor, mekan sabit kalıyor, hisler binbir... kapıdan geçmek bile, en basitinden kapının orada olmasına ve ondan geçmeye niyetlenmeye bağlı.

_deyken akıl durmuyor.
zihinde herşey hep niyetli...