kimsin sen?

tasarlamanın güzelliği gerçekleştirmekten ileri geliyor.
ilk akla geldiği anla, bitip gerçekleşmesi arasında ne kadar çok çılgın şey oluyor.

tam tıkanıklığın ortasında, hep benzer anlarda yaptığım gibi, kendimi dergilerin alakalı alakasız imge bombardımanına tutarken, yeni yaptığımız barın mobilyalarına dair çizerek düşünüyordum. dergide gördüğüm duvara asılmış stencil portrenin, Rona'nın defterinde iplik ile dikerek oluşturduğu grafiklerin bir yorumu olarak yapılıp yapılamayacağını düşündüm. deftere notumu aldım:
örme gibi ipten > Rona Tipi
Zeki müren
Sarı ip.

Bu arada yaptığımız deneme maketinin fotoğrafı. sarı ipten. acaba oluyor mu diye...
Sonra da başladım çakmaya.
Yeteri kadar sık mı, bilmeden çaktım durdum. Zaman sıkışıklığından yarım kalması gerekti. Sonradan devam edenler benim çaktığım aralıkların yarı mesafesine birer tane daha çivi çakmışlar hep.
Çiviler bitince, açılışa yetişsin diye, rona boncuklu zinciri dolamaya başladı çiviler çevresine.



bir ara sarı renkteki esas malzeme kaybolunca, perşembe pazarından nikel kaplama metal rengi olanlardan alıp, iç kısım doldurmalarını tamamladım. sonradan sarı malzeme ortaya çıkınca bir yerlerden, yaptıklarımı bozup, sarıdan yeniden yaptık. 
bitmedi gitti, belki bir ay yerde kaldı. ama sonunda tamamlandı. olması gerektiği gibi sarı renkte, parlak metalden, bar ve tablo çerçevesi ile ilişkili. ama bakınca zeki müren olduğu anlaşılıyor mu, işte ondan emin değilim. önemli de değil sanırım. o kadar yap boz, dene kurdan sonra, çok da önemi kalmıyor sanırım. 
çünkü tasarlamanın güzelliği gerçekleştirmeden ileri geliyor.