eine lange geschichte, die nichts erzeahlt

var olan, görünenden ya da herhangi bir biçimde algılananadan hep daha fazlası...
Duchamp, nasıl üç boyutlu nesnelerin gölgeleri belli nedenlerle yüzeylerde iki boyutlu oluşuyorsa, üç boyutlu çevremizin de bu uzaya başka bir dördüncü ya da 'n'inci boyutun belli nedenlerle böyle düşmesi sonucu oluşmuş olabileceğini söylüyor...
metafizik, fizik, tinsel ya da akılcı bir tanımlama. neresinden tutarsanız o tarafa çekilebilecek bir polemik kapısı...
ama bu söylemin neresinden tutarsanız tutun, onun gösterdiği çarpıcı bir yön ya da doğurttuğu önemli bir soru var. 

daha fazlası varsa, keşfi nasıl mümkün olacak?
Duchamp 'gecikme' diyor. "delay" 

çevremizde o kadar çok şey olup bitiyor ki...
az olmaları da beklenemez. hayat zaten 10cm2 lik bir alanı inceleseniz bile, onun özelinde oldukça karmaşık  ve belirsiz bir işleyişle sonsuz derinlikte, dolu.
kent, modern toplum, güncel hayat, yirmibirinci yüzyıl... 
ne derseniz deyin, bugün yaşamlarımız, az ya da çok, şöyle ya da böyle, yönlendiriliyor. hayatın karmaşıklığını perde olarak kullanan sadeleştirici kontrol mekanizmaları tarafından biçimlendiriliyoruz. birer tam programlı robot gibi değil, zamanla öğrenen ve bilinçaltında dönüştürülen yaşam formları olarak. 
kendi on metrelik çevreleri çapında olup bitenle ya da bilgisayardan bitlerce ulaşabildiği yere bakan canlılar. sürekli kayıt altında, takip edilen ve takipte olan. kişiliğini iz bırakmakta arayan, başkalarının gerçek ya da sanal izlerine imgelerine öykünen kendine denenmiş, sürprizsiz başarıyla çalışan imgeler kurmaya meraklı şeyler(1).

"on the detective novel:
the man who hasn't signed anything, who left no picture.
who was not there, who said nothing:
how can they catch him?
...erase the traces."
[Brecht, Versuche 4-7(Berlin, 1930) p.116, Lesebucher für Steadtebewohner, no.1]

Yapmanın neredeyse imkansız olduğu birşey...
istemli iz bırakıp onlara hükmeden değil, izlerinde kendini izleyen şeyleriz(2).

şeyler(1-2), çünkü artık neredeyse "avatar"ız ya da bir 'takma ad' > nickname.

bu adlar, eski takma adlar gibi de değil, Bulgur Hüseyin, İbriki...
isimlerine hükmeden kişilikler-kişiliklere hükmeden isimler.

bir ömür yaşıyoruz ama çevremizden bin ömür akıyor. ömrümüzce, bizle aynı anı paylaşan diğer tüm ömürlerle zamanın herhangi anındaki bu anı tarıyoruz...
akıyor.
...Biutiful...

yavaşlamak, keşfedilecek bin şeyden birkaçını keşfetmeyi sağlıyor.
yolda yürürken hafifçe kafa havalarda dolaşmak, hep aynı yönden girdiğin sokaklara ters yönden girmek, baktığını farklı şekilde işlemek...

..ya da gibi birşeyler işte...