iki grafik yarışmasına dair.

Yakın zamanda biri Tarsus Belediyesi diğeri de Kayseri Mimarlar Odası tarafından düzenlenen iki grafik tasarım yarışması gerçekleşti. Yarışmaların ortak noktası her ikisinde de birincilik ödülüne layık eser olmadığı için birinci seçilmemesiydi. Kayseri’deki yarışmada, şartname koşullarını sağlayan 159 eserden üç tanesi mansiyon için iki tanesi de ikinci ve üçüncülük için seçilirken, Tarsus’da katılan 1040 eser arasından 15bin liralık ödüle layık hiçbir eser bulunamadı ve sadece dört adet mansiyon ödülü dağıtıldı.
Şartnamenin herhangi bir yasal yarışma düzenleme yönetmeliğine dayandırıılmadan, sadece düzenleyen tarafından oluşturulduğu her iki yarışmada, yarışma düzenleyenin her hakkı korunurken, yarışmada diskalifiye edilmiş olan eserlerin bile, sadece şartnameyi kabul etmeleri yüzünden yarışma düzenleyici kuruma ait olacaklarını gösterecek şekilde yorumlanabilecek madde kalın kalın yazılarak, özellikle vurgulanmıştı.
Taşla Biçim Vermek Yarışması şartnamesi:
“d. Yarışmaya katılan tüm afişler bedelsiz ve süresiz olarak Mimarlar Odası Kayseri Şubesi’ne ait olacak, yarışma sonrasında iade edilmeyecektir. Mimarlar OdasıKayseri Şubesi yarışma yolu ile elde ettiği bu afişleri, televizyon, internet ve diğer her türlü ortamda yayımlama; katalog, broşür, afiş, kitap, ajanda, takvim, CD, video ve diğer ortamlara alarak yayınını ve dağıtımını yapma, ayrıca yurt içi ve yurt dışındaki eğitim ve kültür kurumlarına gönderme hakkına sahip olacaktır.”
Tarsus Logo Yarışması şartnamesi:
“8.6 Tarsus Belediyesi “BİR KENT LOGOSUNU ARIYOR” Logo Yarışması’na gönderilen ve derece alan eserleri gerek görürse sahibine başka hiçbir telif hakkı ödemeksizin materyal, doküman ve benzeri alanlarda kullanma hakkına sahiptir.”
Özgürce üretilen, yarışma şartları hükümlerince teslim edilen ve ödüle değer görülmeyen eserlerin, fikir mülkiyet haklarını koşulsuz teslim alan ve gerekirse onlardan maddi kazanç da sağlayacak olan bir düzenleyen...
Tarsus Belediyesi, şartnamede yeterli katılım olmadığında yarışmayı iptal edebileceğini belirtirken, 1040 adet katılım içinden hangi kriterlere göre “ jurimiz Tarsus Logosu olmaya aday tasarım bulamamıştır.” dediğini, internet sitesi üzerinden duyurduğu jüri raporu benzeri yazıda belirtme ihtiyacı duymadı. Aynı şekilde mansiyon ödülü verilen tasarımların hangi kriterlerle “oy birliği ile” seçildiğini ve şartnamede bahsedilen halkoylamasının yapılıp yapılmadığını, yapıldı ise sonuçlarının ne olduğuna de açıklamadı.
Taşla Biçim Vermek yarışmasının jüri raporunda ise “1.lik Ödülü: İlan edilen konu, kompozisyon ve grafik tasarım bakımından birincilik ödülüne layık afiş çalışması bulunamamıştır.” denildikten sonra, “2.lik Ödülü: 129 sıra numaralı 330666 Rumuzlu Afiş verilen temanın işlenişi, görsel imaj dengesi, etkileyici renk, grafik tasarım, yazı ile görsel ilişkinin dengeli kurulması açısından, oy çokluğu ile ikincilik ödülüne layık görülmüştür.” denildi. 2.lik ödülü verilen eserden yetkinlikleri bakımından böylesine bahsedilmesine rağmen 1.lik ödülüne layık görülmemesi ancak akılda var olan bir “birinci olabilecek afiş resmi”ne göre değerlendirilme yapıldığını hissettirdi.
İki yarışmadaki değerlendirme anlayışları şu temel soruyu akla getiriyor:
Yarışma, gönderilen eserler arasından, şartnamede bahsedilen belirli kriterlere uyan ve değerlendirilmeye alınan eserleri konu alıp, onlar arasındaki bir sıralama üzerinden mi derecelendirme yapmalıdır, yoksa yarışma düzenlenirken akılda var olan bazı temel imgelere cevap verip vermediklerine göre mi onları derecelendirmelidir?
İlk durumu tercih eden görüş, yarışmaya gelen ürünlerin kuruduğu estetik parantez içerisinde derecelendirme yapıp kendi ödül grubu sıralamasını belirleyecektir. Yarışma jürisi değerlendirmesinde raporuna ek olarak, katılımın yetkinliğine dair değerlendirme yaparak, yetersiz bulduğu durumları rumuzlar üzerinden örnekler vererek, katılımcılara kendi görüşlerinin kurduğu çerçeveyi öğrenme alanı yaratacak şekilde ortaya koyma imkanına da sahiptir.
İkinci durumu tercih edenler birincilik ödülü alması öngörülen eserin imgesini ancak bilerek “birincilik ödülüne layık eser bulunamamıştır” diyebilirler. Seçimde göz önünde bulundurulan net kriterlerin her zaman olabileceği ve değerlendirmenin buna göre yapılabileceğine dair bir itiraz gelebilir. Bu itiraz ancak bambaşka bir estetik alanın, beğeninin, tekniğin ürününün yarışmaya katılmayacağı ya da katılsa bile, ne kadar iyi olursa olsun jüri tarafından birincilik için değerlendirilmeye alınmayacağına dair ön kabulle kendi içinde tutarlı olabilir ve görüldüğü gibi kapalı bir sistemi tarif eder.
Her iki yarışmanın düzeni, fikir toplayan bir yarışmadan çok tasarımcıya verilen bir tasarım işiymiş gibi, müşterinin aklındaki yarı muğlak yarı kesin bir imge üzerinden ilerleyecek, müşteri ve tasarımcı arasındaki uzlaşmacı pazarlığı temel alıyor görünmektedir. Ancak o zaman, tasarım işini talep eden kendi beğenisine uygun bir ürün olmadığını öne sürerek tasarımı beğenmeyebilir, tasarımı satın almayabilir, tasarımcısını değiştirebilir.
Adı yarışma olarak konulmuş her iki organizasyon, yukarıda tariflenen iş alıp verme karakteri ile ne yazık ki moral bozucu ve yarışma ortamının kışkırtıcı-yaratıcı güçlerini sönümlendirici, yarışmalar sisteminin cazibesini azaltıcı bir niteliğe sahiptir.
Bu koşullarda insanlar neden özgürce üretmek istesinler ve heyecan duysunlar ki?