never way around

"şu gittiğinin tersi yönüne" meselesi. karşılama, paslaşma, iade etme, konumlanma, politik doğruluk, takip edilebilir rotalar, samimiyetsiz kahkahalar, öylesine konuşmalar.
beklentilerde aslında hiç olmadığın şekilde görünür olmak. hayatlarca küçük yalanlar.
rüyalar aleminin zengin prodüksiyonundan bir gıdım kaçınılmadan kurulmuş esaslı bir hikayenin bir anında, çevrendekiler bir trans halinin deliliğinde dönüşürken kendi kendine şeytan çıkartmak. çığlık çığlığa bu "ben değilim"...
o ne olduğu belli olmayan çocukların boyadığı lastik izleri üstünde hareket eden kamyonların, o ne olduğu belli olmayan şeyleri taşıdıkları yerde; iki cansız, ağızlarından kırmızı boya taşan yerde yatan küçük bedenler. aralarından biri "bu kadar da olmaz" diyor, b"biraz dikkat!"; akıl saati gerçeklik dediğimiz zamanın saniyelerini kat kat uzatırken...
karşılıksızlıklar görünür oluyor!, nedensellik sıfır ve her uyandığın gerçeklik, değil.

never way around: asla olmayan yöne doğru, ya da doğrultusuz, yolsuz, uzaysız. kısır döngüler içinden çözülür mü yoksa, sadece başka bir yere mi bakmak gerek? ya da hiçbir yere bakmamak mı? içine.

rüyalarında sevdiğin, hızla akan suların içine boğulmaya yattığında, cansız bedenine sıkıca sarılıp, ne sesle ne bilindik resimlerle, ne dualarla ne de tılsımlarla, sadece bilmediğin adını koymadığın hatta tanımadığın sembollerle gözü kapalı bir trans ile onu canlandırmaya çalışmak...

her birimizin, en kısa zamanda gömüleceği bu ceset bedenlerimize her sabah günaydın derken, çaresizce ucu bilinebilecek yollar aramak.
never way around; doğum. hayatınca yönsüz mutlak yok oluş.