hazır mısın...

belli ki ben o kadar hazır değilmişim.

etrafta o kadar çok şey oluyor ki, biraz sakinleşip nerede ne yaptığımı görmeye vakit kalmıyor. ama biliyorum ki doğal ve andre breton'un da dediği gibi hayatta yapabileceğimiz tek şey onu mümkün olduğunca yoğun yaşamak. tabi herkes kendi yoğunluk tanımını yapmalı önce.

bloga yazamıyor olmak içimi kemiriyor. eskiz defteri uzun süredir bitmedi ve içinde çoğunlukla notlar var. bunlar iyiye işaretler değil. demek ki kendi başıma üretemiyorum ve aklımı normalde kurcalayan beni üretkenliğe kışkırtan şeyler egemen değiller. ama bir yandan da herşey güzel. yoğunluklar, kurulan ortaklıklar, yeni tanışmalar...

iç güdüler devrede, sinyal veriyor. rahata alışamamak, ama deyip durmak, uyumsuzluk güzel birşey. insanı uyanık tutuyor. bu ikili hal, aslında toplamda güzel bir bütün kuruyor. kentte, ormanda, kumsalda, çayırda, orda burda bir yönsüz yürüyüş içinde, karşılaştığın her şeyi ve herkesi kendine katarak, o belirsizliğe doğru yürümek...

bu ay, izmir'de toplantılar var ay sonunda, sonra Balıkesir'de bir seminer veriyorum, parti yapıyorum ve atölye yönetiyorum. Nisan likya'da bitecek gibi. IndigoLounge'da yeni düzenli etkinlikler başlıyor. Yaz saati uygulamasına geçiyoruz. pzt kapalı, salı tasarımsal eylemler, çarşamba 15 günde bir film gösterimi, kalanlarda nobonLounge ve terapi, perşembe karanlık taraf ve olmayan şeyler, cuma ve cmst murat uncuoğlu ve tayfun tam gaz, pazarları 15 günde bir yemek atölyesi ve üç ayda iki tane giysi takası.


geçenlerde dendi ki, sizin siteye girince yatırımcı blog'dan senin şiirleri ve diğer şeyler falan görecek. ee? artık bu pozisyon almalara karşı aklım o kadar net ki. görsün. çünkü NOBON bu.

hazırım.