NANNA_SALT_MİMAR OLUYORUM

5 mayıs tarihinde, Mimar Oluyorum etkinliği vardı.
Bu defa SALT Galata'da.
İlki Taşkışla'da gerçekleşmişti. İkincisi neden SALT'ta oldu ben pek anlamadım. Mimarlık eğitimini ve ortamını anlamak için mimarlık fakültesinden daha iyi bir yer olabilir mi?
Neden bir bankaya bağlı sanat kurumunda bu iş organize edildi bilmiyorum. Herhalde bir açıklaması vardır. Nihal'de buna seve seve cevap verecektir sanıyorum ki.
Katılan öğrenciler de hep özel okullardandı. Bu da garip geldi bana. İlk etkinlikte sanki her okuldan öğrenciler başvurabiliyorlardı.




grubun adı NANNA, sümerlerde kader ve ay tanrısı. kişilerin hayatına yön veren bir sınav karşısında, sizin tarafınızı tutmasını isteyeceğiniz önemli bir tanıdık. yapacağımız şey de, daha önce itü mimarlık fakültesinde birinci sınıfların ilk gün yapacakları bir iş olarak önerdiğim bimbambom. balon ve koli bandı kullanarak yanında durulacak, altına girilecek, içinden geçilecek birşey inşa etmek.





140 öğrenciyi 10 gruba bölüp her bir gruptan bu prensiplerde birşey yapmalarını istemiştik. yukarıdaki gibi işler çıkmıştı. bu defa farklı yer ve zamanda, eski osmanlı bankası binasının merdiven holünde bu deneyi tekrarlamak ilginç olur diye düşündüm. aslında ben etkinlik salt beyoğlunda, yani istiklal caddesi üzerindeki salt binasında gerçekleşecek sanıyordum ve bu işi galerinin girişinde yaptırmak istiyordum. hatta işleri tamamlayınca onları cadde üzerine de çıkarırız diye hayal kuruyordum.
çünkü mimari ürün, asla kapalı kapılar ardında kalmıyor, bir sınır tanımlasa bile ulaşılmazlığı ile çevresine mal oluyor, ulaşılabiliyorsa da çevresiyle etkileşime giriyor. ilginç bir deney olacaktı. ama meğer salt galata'daymış etkinlik.


10:30 gibi genel konuşmalar üzerinden başladık. mimarlara iş var mı vb. sonra daha derinlemesine sorular ve konuşmalar ile devam edildi. biri üçüncü biri birinci sınıf mimarlık öğrencisi olan iki arkadaşımın yanımda olması da işi güzel kıldı.
12:00 gibi iki gruba ayrılıp balonları şişirmeye başladık. bir ekip bağımsız duran bir ağaç-şemsiye gibi bir şey yapmaya yöneldi. diğer ekip ise merdiven holünün köşesinde duracak korkuluklara dayanacak bir insan soyutlaması yapmaya başladı.



balonun özel şeklinin nasıl bir araya gelişlere izin verdiğini keşfetmek, bantın bir birleştirici eleman olarak kaç farklı şekilde kullanılabileceğini araştırmak (...) tasarımın keşif-deneme-uygulama döngüsünün bir örneğini oluşturuyor. ayrıca bilinmezlikler içinde cesurca hareket etme, çıkan arızaları aşma ve başarısızlıklardan dolayı yılmamak gibi motivasyonların da devrede olması gerekiyor ki iş tamamlansın. bu yönden de doğrudan  tasarım sürecine bağlı bir küçük üretim.
kim bilir bugün standartlaşmış boyutları ve birleştirici harçları ile örülen duvar, bu bilgi alanını kuruncaya kadar kaç defa yıkıldı, yeniden yapıldı... işte onun gibi birşey.




fotoğraflarda arkada görülen sarı halkalar da herkes için mimarlık ekibinin yürüttüğü atölyenin ürünleri.
Sonunda böyle iki ürünümüz oldu. merdiven başını tutan bir dev balon adam ile, merdivenin döşemeye birleştiği alanı kesen bir balon ağaç.
lise sonun telaşına düşmemiş, lise 1 ve 2inci sınıf öğrencileri için belki de bu zaman tam da birşeylere dahil olup onu içinden görmek için en güzel zaman. aileler, rehberlik servisleri ve para hayalleri ile yıkanmamış beyinleri neyi neden istediklerine dair sorgulamaları hala mümkün kılıyor.
hayatı bir oyun ciddiyeti ile yaşamak. 
yapmakta olduğun şeyi her an bitecek bir oyunmuş gibi düşünüp, hep onun dışındaki anlara dair heves duymaktansa, onu, dışını düşünmene izin vermeyecek kadar seni içine alan keyifli bir oyun olarak yaşayıp asla içinden çıkmamak. işte böyle bir ciddiyet belki iş-hayat arasındaki tüm tartışma başlıklarını ortadan kaldıracak.
hani illa bir referans göstermeye gerek yok tabi de; yine de az önce twitter'da okuduğum için paylaşayım. kerim rashid diyor ki: eğer işinizi sevmiyorsanız, bırakın. hobilerinizi gündelik işiniz haline getirin, böylece hobilere ihtiyacınız kalmayacak.