bir kuaför salonu

İki ay önce tamamladığım kuaför salonunun görsellerini nobon.net adresinde paylaştım.
Duyurulur.


Mimarlığın eğer ilginç bir yanı varsa, o da bir şeyin var edilmesine kadar geçen sürede sana yaşattıkları...
İş sadece bir tasarı olarak kalsa bile yeterince ilginç olabilir. Bunu kabul ediyorum. Temsil biçimlerini görmenin verdiği haz tartışılmaz. Ama tarif asla şeyin kendisi olamaz.
Kek gibi.


Kişisel bağlantıların doğurduğu tesadüfler seni biri için bir şeyi var etme pozisyonuna getirdiğinde, eğer hele yeni başlayanlar sınıfında isen, aldığın kararlarda ısrar etmek ile, talep edilenleri kabul etmek arasında hemen karakterli bir ilişki yaratamıyorsun. Bir yanda o mekanı kullanacak kişinin beğeni ve talepleri ile diğer yanda senin mekana ve kullanıcının orayı kullanmasına dair hissettiklerin.






Birine sen burayı böyle kullan demek çoğu zaman arızalı bir durum, bu bir gerçek. Ama şu da var. Kullanım öğrenilen bir şey. Senin hislerinle senden talep edilenlerin girdi olduğu denklemde, eşittirin diğer yanından kullanmaktan mutlu olduğu bir mekanın yüzde yarattığı gülümsemenin belirmesi için ne yapmak gerek.


Büyük kısmı dil bu işin. İkna etmek, hem tasarıma dair hem de tasarım bittikten sonra kullanıma dair... Kişiler etki altında kolay kalıyor. Hem tasarlayan hem de kendisi için tasarlanan... Aradaki mücadele ise gizli açık ikna süreçlerinde...


Mimarlığın eğer şeytani bir yanı varsa, o da sanıyorum ki işte bu...
Ve bilin ki bu işin büyük bir kısmını kapsıyor.
İster özel bir müşteriye iş yapın, ister kamusal tüzel kişilere... Var olmayan ilişkileri yaratmak için illa ki tanrıyı ya da şeytanı oynamak gerekiyor. 


Ya da bir dakika, vazgeçtim, herşey insanda. O yüzden dilde insanla oynamak gerekiyor.