Eyüp'ün saçağı

Dün; Arolat'ın yaptığı Eyüp nikah ve kültür sarayındaydık.
Yol kotunu sahil kotuna baglayan sürekli bir rampa ile kurgulanan bina, işletmenin aldığı kontrol hislerinden dolayı sonsuz bir oyun alanı olma şansını kaybetmiş. 


Hoş, oynamak isteyen o alçak kapı ve parmaklıklarla durdurulamaz ya...
Esas buyuk engel, üst kottaki yolun ta kendisi.
O gerçeklik, iki kullanımsal katmanı (mahalle ve sahil) birbirine bağlamak üzerinden kurgulanmış gibi görünen binanın, fikrinin temellerini zedeliyor. Ama yapı gerek görünüşüyle, gerek mekanlarıyla, gerekse üzerinde kurduğu hareketle kendini tekrar sağlama alıyor.


Kendine ulaşılmayı zorlaştıran işletme tavrı ve fiziki sınırlar kaldırıldığında, adındaki hizmetler dışında, adı konulmamış bir çok kullanımla olumlu anlamda işgal edilebilinecek, en çok da keyifle yuvarlanılabilecek bir yapı.
Arolat, bir yerlerde şunu anlatmalı:
Akp nin hakim söylemi ile meşruiyet kazanan osmanlı ve selçuklu mimarlığına dair yapıştırmacı seçicilik, iki belediye başkanı gören bu projede nasıl aşıldı? Koşulların kurduğu bir şans eseri mi yoksa iyi bir süreç yönetimiyle mi?

Hem iyi bir mekanda bulunmak, hem biraz yuvarlanmak hem de bir kaç esaslı soru sormak anlamında; dün akşam bu yapıyla karşılaşmak iyi geldi.