Tenin Gözleri ya da Büyük Tuzak

Juhani Pallasmaa'nın meşhur kitabı.
Steven Holl'den / kitabın içeriğinden bahsetmeyeceğim. Her şekilde okunması gereken bir kitap.

Ama içinde büyük bir tuzak var.

Kitabın dili, okuyucuyu, yazarın tarifleri üzerinden; duyular(üstü) mekansal deneyimleri ve mimarlığı keşfe çağırıyor.

'Felsefi düşünme' biçimleri üzerine kafa yormamış her okurda; 'a evet tabi, ben de böyle yaklaşıp mekanlar tasarlamalıyım, mekanları böyle algılamaya çalışmalıyım' gibi bir düşünce doğuracaktır bu kitap; bir yönteme dair el kitabı gibi algılanacaktır.

İçindeki fikirler araçsallaştırılacak ve ölçeği, amacı, etkisi ne olursa olsun; mimarlığın politik/ekonomik süreçlerinin parçası haline getirilecektir.

10 soruda aydınlanma,
Hızlı meditasyon,
Kendini keşfetmek için 5 yöntem
+ (...)
...benzeri kitaplarda olduğu gibi, bu kitabın yarattığı sanrı; eğer okuyucu 'felsefi düşünme' üzerine kafa yormamışsa sözünün odağına aldığı fikirleri de çamurlu bir bulamacın içine gömmekten başka bir işe yaramayacaktır.


Bir adım daha ileri giderek şunu söyleyeyim.

Bu kitaba ön söz yazmış, Pallasmaa ile duyular(üstü) mimarlığı kuramsallaştırıp + inşa eden Steven Holl'ün Pekin'deki yapıları, sağlamak zorunda olduğu metrekareleri, tüketilen kaynakları ve daha fazlasını eleştirel bir bakışla değerlendirmiyor. Mimarın, odağı o olmasa da zaten karşılaması gereken hizmet tariflerini, duyular(üstü) mekansal deneyimler çerçevesinde kurgulanmış bir anlatıya oturtuyor.

İş dönüp dolaşıp, yağmur suyunu toplayan avlu ve yeşil çatıya, doğal iklimlendirme sistemlerine, suyun ve renklerin psikolojik etkilerine devriliyor...



Bu yapıları duyular(üstü) mekansal deneyim üzerinden anlatmaya çalışan her girişim, felsefi düşünceyi, insanın düşünsel ve fiziksel çevresini anlamasına ve 'sürekli yeniden' kurmasına dair bir oluşun temel bileşeni olarak değil, indirgeyici, ideolojik bir bağlam kurmanın aracı olarak görüyor hissi veriyor.

Büyük tuzak, tam da burada.

Tabi ki okuyun, ama öğrenmek için değil, soru sormak için okuyun.
Ponty'yi de okuyun tabi ama orada kalmayın; daha derine Wittgenstein'a, dil oyunlarına ve tabi ki doğu filozofları ile doğa filozoflarına kadar inin.

Her indiğiniz derinlikte de kendinize bakmanız, kendinizi anlamaya çalışmanız, mimarlığınızı olabildiğince dürüst şekilde görmeniz gerekecek...
Her yeni derinlikte, her seferinde yeniden...