Yahşibey ve KayaBalık

Tanıdıklar da var bahanesi ile Yahşibey'e biten atölye çalışmasının sunumunu izlemeye gittim.
Geçen yıl oradaydım.

Zaten uzun olan yolu, daha da uzatarak; daha önce gözüme takılan yerlere üşenmeden girdim çıktım.

Yenişakran'da şu evi uzaktan görüyordum geçerken. Yanına gidip fotoğraflarını çektim. Biliyorum ki bunlar en iyi açılar değil, denizden 50 metre uzaklıktaki bu ev, sadece önündeki araç yolu ve kumsalla denizden ayrılıyor. Arkasından denize doğru bir açı şarttı. Ama içinde yaşayanlar akşamüstü güneşinden korunmuş arka balkonda o kadar güzel keyif yapıyorlardı ki, fotoğrafla ve başlayacak muhabbetle onları rahatsız etmek istemedim. Bahane tabi bu :)



Yenişakran'dan Dikili yönüne devam ederken, solda, deniz kıyısında harika depo binaları, camisi ve bacaları ile ilginç bir tesis var. Akan derenin deltasının kıyısında, deltadan sağlam bir zeminde kurulu deniz ürünleri tesisi. Yol ara ara suyla kaplı olduğu için arabayla devam etmek istemedim. Köpekler de yürümeye izin vermedi. Bir dahaki sefer işletenlerle konuşup gezmeli.


Çandarlı, zarif kalesi ile yazlıkçı mekanı olmanın aşındırmasına rağmen kısık gözle bakıldığında her zaman tatlı hisler uyandıran bir ilçe. Dereköy üzerinden Bademli'ye varan yol her zaman olduğu gibi oldukça kötü durumda. Hem asfaltın durumu hem de her yamaca, manzaralı noktaya, düzlüğe ve vadiye yapılmış siteler yüzünden...
Ancak bu coğrafyada yaşayabilmek için edindiğimiz adaptasyon, görmezden gelmek ve o ne ise aldığımız zevke odaklanmak ile keyfi çıkartılabilecek yerler. 


Dereköy'den sonra termal kaynağın olduğu bir vadideki inşaat ile becerilmiş katliam ve yukarıdaki fotoğrafın baktığı açının tam tersi yöndeki zevksizlik örneği otelden sonra, yol Bademli'ye kadar tam bir Ege coğrafyası keyfi yaşatarak devam ediyor.


Yahşibey'e varınca, geçen yıl kendi zaten orada olan , benim sadece ağız ve göz boyadığım KayaBalık ile kucaklaşıyoruz. Keyfi yerinde. Akşam güneşinden kızmış, sıcak bir sarılma oluyor. Göz ve ağız çevresinin dışında sırtına da beyaz boya uygulanmış. Belli ki birileri ona bakıyor...
İçim rahat.
Nasılsın çocuuum!


 Defne Koryürek ve Ayşegül İzer'in yürütücülüğündeki atölye, tohum özgürlüğü ve yemek demokrasisi eksenindeki ana temaya odaklanmış. Grafik tasarım ve mimarlık öğrencilerinden oluşan grubun ürettikleri işler keyifli bir kitap haline getirilmiş. Manifesto niteliğindeki poster, kitabın kabı olacak şekilde tasarlanmış.
Gün batımının ardından sunumları izleyip, ekibin hazırladığı atıştırmalıklar ile karın doyurup muhhabete dahil oluyorum. Sonrası gece İzmir yolu.