POMPIKEA

Paris'te sıradan bir gün. 
70'li yılların tartışma yaratan binası Pompidou Merkezi'nin önündeki eğimli maydanda sandalyeler, koltuklar ve farklı oturma ve yatma grupları yan yana dizilmiş. Mavi şeritle belirtilmiş yolların çevresini saran bu mobilyaların tanımladığı sınıra girmek için tek bir açıklık var. Onu da hasır şapkalı genç erkekler kolluyor. 

IKEA mobilyaları olduğu kısa bir sürede anlaşılan, anlamayanlar için de durumu açıklayan tabela da mobilyaların bittiği yerde duruyor. Üstündeki dev ekranda rakamlar var. Ne anlama geldiğini anlamıyorum. Az sayıda da olsa insan mobilyalarda oturuyor. Güneşten korunacak yer olmayan meydanda oturanlara kızlar hasır şapkalar dağıtıyor. 
Sıcaktan bunalmış bir halde bir an önce kendimi kültür merkezinin serin iç mekanına atmak için genel girişe yöneliyorum. Arama kuyruğunun şeritlerle tanımlandığı alanın başladığı yerde yine hasır şapkalı bir kız duruyor. Ben geçmeye yeltenince beni durduruyor. Ben ne oluyor demeden anlatmaya başlıyor:"İçeri girmek için mobilyaların tanımladığı alanın girişinde duran arkadaşlarımdan bir numara almanız gerekli." Çok anlam veremesem de sıcaktan kurtulmak için soru sormadan gösterdiği arkadaşına yöneliyorum. Bir numara vermesini söylediğimde aklımda olan, ondan numarayı alıp girişteki kızın yanına gidip ona vererek hemen içeriye girmek. Ama biletleri dağıtan çocuk, mobilyaların tanımladığı alanda bilet üzerindeki numara panoda yanana kadar bu IKEA alanında beklemem gerektiğini söylüyor. El mahkum, mobilyalar arasından bu alanın çıkışına en yakın olanlardan birine oturuyorum. Numaramı bekliyorum. Sırası gelince de biraz önce beni içeri almayan kızın yanına, güvenlik kontrolü sırasının başladığı yere geri dönüyorum. Elimdeki numarayı gösterince kız önce ekrana bakıyor bir an tereddüt ediyor, ama numaramın ekrandaki iki rakam arasında olduğunu görünce beni içeriye alıyor. 



IKEA bu iş için oldukça yüklü bir bütçe ayırmş olmalı?
Her ne kadar Fransız bir arkadaşım "önünde çok kuyruk oluyordu oturulacak yer yapılmış olması güzel" dese de, ben biraz şaşırdığımı söylemeliyim.



Meydanın tamamına ürün yerleştirilmesi, meydanın reklam alanına dönmesi en az takıldığım kısım. Duvarların reklam panosu olması, reklam panolarının her sokakta önümüze çıkması, kullandığımız uygulamaların gözümüze her an reklam sokmasıyla kıyasladığımızda bu durumu, mobilyalar masum kalıyor. Neredeyse bir mimari yerleştirme tadı var dizilmiş mobilyaların.

Esas şaşırdığım kısım, Pompidou'ya meydan tarafından girmek istiyorsanız ve öncelikli biletiniz yoksa, bu reklam/yerleştirmeyi deneyimleme zorunluluğunuzun olması. İlla o alana girmelisiniz. Girip geçmeniz ve girişe gelmeniz de yeterli değil. Size verilen numaranın dahil olduğu rakam grubu ekranda belirene kadar o alanda kalmalısınız. 
Bunun bir zorunluluk olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Deneyimle sabit. Elimdeki rakamın dahil olduğu grup ekranda belirdiğinde güvenlik kontrolü sırasının girişine tekrar geldiğimde, görevli numarayı yanlış okuyup ilk anda girmeme izin vermedi, yanlışını fark ettiğinde de yolumu açtı.  

Alana zorla sokulmak, şiddetli bir zorunlulukla değil ama gönüllü teslimiyet ile güneşin altında o  alanda tutulmanın oldukça garip olduğunu düşünüyorum. 
Siz ne dersiniz?